8 Mart 2020 Pazar

Halk İçin Tasarlamak: Seyfi Arkan’ın 1950'lerdeki "Ucuz Konut" Planlama Çalışmaları

Rıfat Akbulut- Zafer Akay



Seyfi Arkan, Cumhuriyetin hem Atatürk ve devlet hem de işçiler ve dar gelirliler için tasarlamış seçkin, bir anlamda efsanevi ama aynı oranda yitik mimar, akademisyen ve teknokratı. Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat ile birlikte döneminin üç büyüğünden biri, tasarımlarında modernist çizgiye en yakın duran, şehircilik alanında da en fazla ürün vereni.

Türkiye Cumhuriyet dönemi mimarlık ve şehircilik tarihi konusunda uzman bazı araştırmacıların ifadesiyle, Cumhuriyetin ilanından 1940’lı yıllara uzanan dönem Cumhuriyet mimarlığının kurumsallaşma dönemi ve aynı zamanda ütopya ile ideanın da komşu olduğu bir dönemdi. Sedad Hakkı Eldem’in Türkiye’de döneminin mimarlık ortamı içindeki hegemonyası karşısında Seyfi Arkan gibi diğer sivrilen isimler, var olabilmek için kendilerine sınırlı bir alanın bırakılmış olduğunu göreceklerdi. Burada özellikle tartışılacak olan Seyfi Arkan’ın şehirciliği acaba ne ölçüde bilinçli bir tercih ve ilgiden ya da ne ölçüde şehirciliğin bir ölçüde kendisine bırakılan sınırlı mesleki alan içinde kalmasından (!) kaynaklanıyordu?

II. Dünya Savaşı’nın sonu Türkiye’de geniş çaplı toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişimlerin ortaya çıkacağı yeni bir dönemin de başlangıcını simgeler. Erken Cumhuriyet döneminin dengeli iktisadi kalkınma, siyasi ve toplumsal istikrar politikaları ile durağan kentleşme döneminin ardından Türkiye adeta zembereği boşalmış bir saat gibi bütünüyle farklı bir toplumsal değişim sürecine adım atmaktadır. Tüm bir sistem de artık yeni bir denge noktasına doğru ilerlemektedir. Durağan ve istikrarlı kentleşme, yerini, hızlı ve eşitsiz bir sürece terk etmektedir. Bütün bunlara karşın, kentsel altyapı, yasal ve idari çerçeve ile mali olanaklar bu yeni koşullarla baş edebilecek durumdan uzaktır.

Cumhuriyetin başlangıcından beri öneminden ve ağırlığından hiçbir şey yitirmemiş olan konut sorununun boyutları bu yeni toplumsal değişim ve hızlı kentleşme koşulları içinde daha da büyüyecektir. Örneğin, İstanbul Valisi daha 1945 yılında konut başına 10 kişinin düştüğünü açıklayacaktır.1 Yine, İstanbul Belediyesi’nin 1953 yılına ait bir raporunda konut açığıyla baş edebilmek için İstanbul’da 30 ila 40 bin konutun inşa edilmesi gereğinden söz edilmektedir.2 Konut açığı özellikle dar gelirliler ve yoksullara yönelik ucuz konut üretimi, bu alanda yasal


olarak hemen hiçbir konut sunumu yapılmadığından çok daha vahim boyutlara ulaşmaktadır. Burada özetlenen koşulların ve sürecin doğal sonuçlarından biri de gecekondulaşma olacaktır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren gerek yerel yönetimler gerekse merkezî yönetim ve kısmen de çeşitli kamu kuruluşları tarafından uygulamaya konulan, memurlar, çalışanlar ve bir miktar da dar gelirliler için toplu konut projelerinin hem üretim miktarı hem de maliyet açısından ihtiyacın çok altında kalmış olduğu açıktır. Falih Rıfkı Atay, bu yöndeki bazı girişimleri ve dönemin koşullarını anılarında şöyle anlatır:

“Şehir planında evsiz fakirlere verilmek üzere bir ucuz arsalar bölgesi ayrılmıştı. Bu arsalar her isteyene parasız da verilebilecek, fakat yapılanlar ufak kulübeler de olsa bir mühendisin kontrolü altında bulunacaktı. Tam merkezde merkez mektep, çarşı ve dispanser gibi umumi tesisler için bir yer ayrılacaktı. Belediye bu vazifesini de bir yana bıraktı. Dışarıdan gelenler Ankara Kalesi tarafındaki sırtlarda ilk gecekonduları tecrübe ettiler. İmar Komisyonu yıkılma kararı verdi, vilayet ve belediye aldırış bile etmedi. Türkiye’de gecekondu faciası, işte o zamanlar Ankara Belediyesi’nin imar plancılığını bu türlü baltalamasından aldı, yürüdü. Şimdi Ankara’da bir kaçak şehir var! Bir bütün şehir… Kale etrafındaki dağları kaplayan bir şehir… Bizim polisin elinden bir yankesici kaçamaz: fakat bir ev, bir mahalle, bir şehir kaçabilir. Buna akıl erdirebilir misiniz? Kusur halkta mı? Hayır, bizim şehir plancılığı anlayışımızda! Ankara planında bu türlü fakir ve işçi evleri için ayrılan bölge o vaktin ucuzluğu ile hemen hemen hiçe kamulaştırılacaktı ve arsa parası olmayan, çalışarak, didinerek bir yuva edinmek isteyenlere orada yer gösterilecekti. Yapmadık...”3


Zeki Sayar da 1946'da “bahçeli ev” anlayışını terk eden Saraçoğlu Mahallesi'nin tamamlanmasının ardından kaleme aldığı Arkitekt'in iki sayısına yayılan “Mesken Davası” başlıklı yazısında, devlet toplu konut yatırımlarının yetersizliğine, konut sorununun çözümü için özel sektörün önemine değinir: 

“Bizce, Ankara'da ve diğer illerde yalnız memur evleri inşasile bu mesele çözülmüş olmaz. Çünkü, dava memur evleri işi değil, yurtta mesken davasıdır. Binaenaleyh hükümetin bu meseleyi daha geniş olarak ele alması gerekmektedir. Devletin her yıl umumi bütçesinden ayıracağı milyonlar ile mahdut sayıda, mahdut yerlerde birkaç yüz ev veya birkaç mahalle inşa etmesi, buhranı önlemeye yetmez. Devlet bu işe ne kadar ödenek getirse ihtiyacı karşılayamaz. […] Devlet teşebbüsleri yanında,

özel sermayeye ve teşebbüslere kıymet vermek ve bu işe sermaye koyacaklara her türlü kolaylıkları göstermek muafiyetler sağlamak lazımdır.”4

İlk olarak Ankara Bahçelievler gibi örneklerle 1930’lu yıllarda ortaya çıkan konut kooperatifleri 1940’lı yıllarda orta ve alt gelir gruplarına yönelik yeni ve önemli bir konut sunum biçimi olarak belirir. Öyle ki, 1940-50 döneminde konut kooperatifleri, özellikle orta gelir gruplarının başlıca konut tercihlerinden biri olur. Artan arsa spekülasyonu, yüksek arsa ve inşaat fiyatları karşısında parasal olanakları ve sosyal güçleri bir kooperatif çatısı altında birleştirerek inşaat olanaklarını artırmak orta sınıfların tek çözüm yolu haline gelir. Nitekim 1935-44 yılları arasında 22’si Ankara’da olmak üzere, Türkiye’de 50 konut kooperatifi kurulur.5 Dönemin tercih edilen genel konut ve yerleşim biçimi anlayışına uygun olarak bu konut kooperatifleri, çoğunlukla “bahçeli ev” şeklinde yapılaşmışlardır. Bu bağlamda konut kooperatiflerinin “ucuz konut” tan çok “lüks konut” gereksinimine yanıt verdiği, giderek bir arsa edinme yöntemine dönüştüğü de açıktır.

Erken Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye'de şehir planlamasına katkıda bulunan modernist Alman uzmanlarının 6 “bahçeşehir”e karşı savundukları, ortak bahçeli apartmanlardan oluşan yeni toplu konutlara ironik olarak “milliyetçi” bir siedlung örneği olan Saraçoğlu Mahallesi bu bağlamda dikkat çekecektir. Oysa Gustav Oelsner'in ortaya koyduğu gibi “sıra ev” anlayışı konut sorununa çok gerçekçi seçenekler sunabilmektedir. Evleri bahçesiz bir siedlung olamayacağını ve bunun en ekonomik olarak sıra evler ile gerçekleştirilebileceğini savunan Oelsner, yeni kavramın bir tanımını 1946'da Arkitekt'te yayımlanan makalesinde yapmaya çalışır:

“İngiltere'nin (bahçeli şehir) denilen güzel eski mefhumun yerini şimdi Siedlung almıştır. Bugünün şehir inşacısı için ‘serbestliğe doğru’ götüren yol, şehirleri genişletmek için en iyi metot Siedlung'dur. […] Bu sözümle (sözüm ona villalar ve sayfiyeler) kastediyor değilim. Muhacirler için doğru olarak yapılan, köye benzer iskân tesislerini de kastetmiyorum. Kastettiğim şey hakiki manada bir Siedlung'dur, modern bir iskân semtidir.”7

1950’li yılların başlarında artan konut sorununun hem Meclis’te hem de kamuoyunda yoğun olarak tartışıldığı görülmektedir. Hükümet çeşitli girişimlerde bulunmakta, kamuoyunda ise eleştiriler yükselmektedir:

“14 Temmuz 1953’de TBMM’de Emlak Kredi Bankası’nın sermayesinin 300 milyona çıkarılmasına ilişkin yasa tasarısı tartışılırken Köylü Partisi’nden Cezmi Türk, ‘Muazzam mesken buhranı karşısında Emlak Bankası sermayesi bir şey ifade etmez. Vatan çapında şümullü program ister. Türk inşaat hamlesi edebiyatla yapılmaz. Boş apartman kiraları ortalama 100 lira, halkın ödeme gücünden uzak. İstatistiklere göre Ankara’da 6 kişiye bir oda düşüyor. Türkiye’de 15 kişiye bir oda düşüyor’ şeklinde eleştiride bulunur. […] 16 Temmuz 1953’de Hürriyet gazetesi başyazarı Sedat Simavi, Cezmi Türk’ün ‘15 Türk’e 1 oda’ sözünden yola çıkarak Türkiye’de mesken buhranının nedenlerini şöyle sıralamaktadır: Belediyenin hala bu konuda bir programı bulunmaması, bankaların para, otomobil, buzdolabı dağıtmaları, kamu hizmetleriyle ilgilenmemeleri, mimarların hepsinin villa mimarları olmaları, ucuz inşaat büroları kurmaya yanaşmamaları ve hepsinden önemlisi arsa spekülasyonunun varlığı.”8

Arkan bu aşamada erken Cumhuriyet döneminde üstlendiği öncülük görevini yeniden hatırlamış ve Sedat Simavi'nin eleştirisine yanıt verecek birkaç mimardan birisi olmayı başarmış görünmektedir. Dönem koşulları da bir anlamda böylesi bir öncülüğü talep etmektedir. Bu dönemde artan gecekondulaşma ve konut ihtiyacının baskısı altında Emlak Bankası gibi çeşitli kamu kuruluşları bir dizi ekonomik konut ve toplu yerleşme projeleri gerçekleştireceklerdir.



Resim 1: İlk yapıldığı yıllarda yayımlanan bir ilanda

Koşuyolu Ucuz Evler Mahallesi.

© Haziran 1957, Cumhuriyet
Nitekim 1950’li yılların başlarında belediyelerin kendi arazilerini “ucuz ve basit” konut yapımı için kullanabilmelerine olanak veren düzenlemeler yürürlüğe girer.9 İstanbul Belediyesi de Reuter'ın on yıl öncesinde öngördüğü gibi belediyelerin konut üretiminde sorumluluk üstlenmeleri ilkesine uygun olarak, bir dizi konut projesi uygulamaya koyacaktır. Arkan için de yeniden yoğun bir dönem olan 1954-56 yılları etkinliklerinin önemli bir kısmını, ekonomik konut bölgeleri için, İstanbul Belediyesi Mesken Planlama Müdürlüğü ile iş birliği içinde hazırlanan “mevzi imar planları” oluşturur. Broşüründe bu çalışmalarla ilgili olarak, “Mesken Planlama Müdürlüğü teknik üyelerinin yardımlarıyla” gerçekleştirildiği belirtilmiştir.10 Bunların üçü uygulamaya dönüşmüştür.11

Resim 2: Arkan İstanbul Belediyesi'nde 
bir proje  üstünde çalışırken, 1953 © Melih Şallı

 

“Koşuyolu Ucuz Evler Mahallesi” olarak tanımlanan plan, Koşuyolu Caddesi kuzeybatısında, Kalfa Çeşmesi Sokak güneybatısında hemen hemen aynen uygulanmıştır. Mahalle, Koşuyolu Caddesi ve caddeye paralel üç sokak olan, Mahmut Yesari, Cenap Şahabettin ve Kâtip Salih sokakları üzerinde, çoğunlukla üçlü dizilerden oluşan sıra evlerden oluşmaktadır.


Resim 3: Koşuyolu Ucuz Evler Mahallesi Mevzi
İmar Planı, 1954-1955 © Gür Öymen, Şengül ve Murat Gür











Resim 4: Koşuyolu Ucuz Evler Mahallesi'nin 
1966 yılı uydu görüntüsü. © İBB 
 Resim 5: Koşuyolu Ucuz Evler Mahallesi'nin 
2006 yılı uydu görüntüsü © Ikonos

Mahalle, Koşuyolu Caddesi ve caddeye paralel üç sokak olan, Mahmut Yesari, Cenap Şahabettin ve Kâtip Salih sokakları üzerinde, çoğunlukla üçlü dizilerden oluşan sıra evlerden oluşmaktadır. Mahmut Yesari Sokak üzerinde bulunan ilköğretim yapıları, parsel geometrisi değişerek uygulamaya dönüşmüştür. Koşuyolu Muhtarlık Binası da bu sokakta yer alır. Koşuyolu Caddesi üzerinde, alanın güney ucundaki üçgen biçimli parselde, içinde bir de ticaret yapısı olan büyük bir park bulunmaktadır. Alanın kuzeybatı ucunda, Acıbadem ile Zeynep Kâmil semtlerini bağlayan ve alanı Validebağ bölgesinden ayıran, daha işlek bir arter olan Kalfa Çeşmesi Sokak üzerinde ise daha küçük bir yeşil alan Koşuyolu Caddesi üzerinde ve paralel sokakların Kalfa Çeşmesi Sokak’a yakın kesimlerinde sıra evler daha uzun dizilerden oluşmaktadır. Bütün konut alanında açık alanlar özel bahçelere bölünmüştür.



Resim 6 ve Resim 7: Bugün İstanbul'un prestijli bir 
konut alanı haline gelmiş olan Koşuyolu Ucuz Evler 
Mahallesi'nden görüntüler. © Zafer Akay, 2009




Geçen 50 yıllık süreçte konut alanında belirgin bir rant artışı gözlenmektedir. Kentin oldukça merkezî bir bölgesi haline gelmiş olan alanda artık hemen hemen hiç bulunmayan bahçeli konutların bu nedenle ilgi gördüğü düşünülebilir. Yapıların büyük oranda parsel bazında yenilendiği, hatta yeniden yapıldığı gözlenmektedir.

“Üsküdar Selamsız Ucuz Evler Mahallesi” adıyla tanımlanmış olan plan ise, bugün Selami Ali adını taşıyan mahallede, Bağlarbaşı'nı Üsküdar'a bağlayan Gazi Caddesi güneyinde yer almakta ve aynı zamanda İETT Kooperatifi olarak tanınmaktadır.

Resim 8: Üsküdar Selamsız Ucuz Evler Mahallesi
Mevzi İmar Planı, 1954-1955 © Gür Öymen, Şengül ve Murat












Resim 9: Üsküdar Selamsız Ucuz Evler Mahallesi 
1966 yılı uydu görüntüsü © İBB (üstte)









Resim 10: Üsküdar Selamsız Ucuz Evler Mahallesi
 2006 yılı uydu görüntüsü © Ikonos (altta)



Resim 11: Üsküdar Selamsız Ucuz Evler 
Mahallesi'nden görüntüler. © Zafer Akay, 2009
Yerleşkenin ortasında yer alan sokağın sonunda, oldukça merkezî bir konuma yerleştirilmiş olan cami alanın tanımlayıcı sosyal donatısıdır. Üçgen biçimli alanın batı ucunda tarihî bir karakol binası bulunmaktadır. Alanın güneydoğu köşesinde bir lise yapısı yer almaktadır.  Konutlar, Koşuyolu'ndaki gibi bağımsız bahçeli sıra evler olarak oluşmuşlardır. Ancak bu kez parseller biraz daha küçüktür ve konut sıraları daha uzundur.  Konut sıralarında iki farklı yönlenme oluşmuştur.  Cami çevresindeki ve alanı güneydoğudan sınırlayan Yeni Ocak Sokağı üzerindeki sıra evler güneydoğu-kuzeybatı yönlenmelidir. Gazi Caddesi boyunca dizilen sıra evler güney-kuzey, diğer sınırlayıcı olan Dersane Sokak boyundaki ve paralelindeki sıra evler ise güneybatı-kuzeydoğu yönlenmelidirler. Girişlere göre her iki yönlenme de kullanılmıştır.


Resim 12 ve 13: Üsküdar Selamsız
 Ucuz Evler Mahallesi'nden görüntüler. © Zafer Akay, 2009




Bugün bakıldığında, transit trafikten yerleşim şeması ile korunmuş olan mahalle, oldukça yoğunlaşmış bir bölgede bir vaha gibidir. İç bölgelerdeki yapıların daha bakımsız olduğu gözlenmektedir. Giriş ve ön bahçelerin güneybatı yönlenmeli olduğu Yeni Ocak Sokağı boyundaki yapılar ve bahçeler ise çok bakımlı görünümdedirler.

“Paşabahçe Ucuz Evler Mahallesi” olarak tanımlanmış olan plan ise, Beykoz Serviburnu mevkiinde, Beykoz deresi ve çayırı yakınında bulunmaktadır.

Resim 14: Paşabahçe Ucuz Evler Mahallesi Mevzi İmar Planı, 1954 © Gür Öymen, Şengül ve Murat Gür



Resim 15: Paşabahçe Ucuz Evler Mahallesi 1966 yılı

uydu görüntüsü © İBB, Ikonos

Resim 16: Paşabahçe Ucuz Evler Mahallesi 2006

yılı uydu görüntüsü © İBB, Ikonos







Alan bugün Yalıköy Mahallesi sınırları içindedir. Kışla olarak tanımlanan bir 19. yüzyıl yapısı sitenin kuzeydoğusundadır. Mahalle, Sümerbank Ayakkabı Fabrikası'nda çalışan işçilerinin bir kooperatifi olarak oluşmuştur. Diğer iki yerleşimden farklı olarak ayrık düzendedir. Özgün yapıların tek katlı olduğu anlaşılmaktadır.

Resim 17, 18: Paşabahçe Ucuz Evler

Mahallesi'nden görüntüler. 17

 © Zafer Akay, 18 © Rıfat Akbulut, 2009

Yerleşimin bugüne belirgin bir rant artışı ile geldiği gözlenmektedir. Özellikle Kundura Fabrikası yönünde alanı sınırlayan Süreyya İlmen Caddesi yakınlarında bahçeler çok bakımlı görünümdedir. Nadiren ikinci kat çıkıldığı görülmekte, özgün yapıların halen korunmakta olduğu gözlenmektedir. Uygulanmış olan bu ekonomik konut yerleşmelerinin ortak özelliği, bugüne kentte oldukça az rastlanan bahçeli ev yerleşkeleri olarak, kullanıcılarınca benimsenmiş, değer kazanmış ve olabildiğince iyi korunmuş olmalarıdır. Özellikle sıra ev düzenlerinde ev olduğu kadar bahçenin de dolayısıyla parselin de çok büyük olmayışı halen oldukça ekonomik bir seçenek olabildiklerini göstermektedir. Bahçe yönlenmelerinin uygun olduğu koşullarda bahçelerin ve evlerin daha çok değerlenmiş oluşları da dikkat çekicidir. Türkiye'de modern mimarlığın öncü ustasının şehircilik alanında da bugüne kalabilen, geçerliliğini koruyan alternatifler üretebilmiş olması çok da şaşırtıcı olmamalıdır.



Arkan'ın broşüründe “Üsküdar Nakkaşbaba Ucuz Evler Mahallesi” adıyla tanımlanan proje Mesken Müdürlüğü Arşivi’nde bulunmamaktadır. Güncel ve 1966 tarihli hava fotoğrafları incelendiğinde, Nakkaşbaba adını taşıyan mezarlık ve sokağa yakın bölgelerde bu nitelikte bir yerleşmenin bulunmadığı görülmektedir. Bu proje büyük olasılıkla uygulanmamış bir tasarı olmalıdır. Mesken Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan planlardan dördünün ise uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Bunların bazıları etüt düzeyinde kalmış görünmektedir.




Resim 19: Paşabahçe Ucuz Evler Mahallesi'nden görüntüler.
© Zafer Akay, 2009
“Koşuyolu Halk Tipi Ucuz Evler Mahallesi” olarak tanımlanmış olan planın oldukça detaylandırılmış olmasına karşın uygulamaya dönüşmediği, bugün D-100 Karayolu'nun alanın içinden geçmekte olduğu ve kısmen park ve depolama alanı olarak kullanılmakta olduğu görülmektedir.

Resim 20: Koşuyolu Halk Tipi Ucuz Evler Mahallesi
Mevzi İmar Planı,
1954-1955 [Uygulanmamış]
© Gür Öymen, Şengül ve Murat Gür





Resim 21: Koşuyolu Halk Tipi Ucuz Evler Mahallesi

alanının 2006 yılı uydu görüntüsü © İBB, Ikonos


Planın alt kenarında görülen Saraçlar Çeşmesi Caddesi bugün isim olarak mevcutsa da yerine Dr. Eyüp Aksoy Caddesi geçmiş durumdadır. Bağdat ve Taşköprü caddelerinin devamı niteliğinde olan caddeden Ankara yönünde D-100'e katılım yapılmaktadır. Tam bu noktada planda bir peyzaj değeri olarak gösterilen akarsu bugün oldukça derin bir vadi tabanında görülebilmektedir.

Resim 22: Koşuyolu Halk Tipi Ucuz Evler Mahallesi
projesinin D-100 (E-5) Karayolu güneyinde kalan 
uygulanmayan kısmından görüntüler © Zafer Akay, 2009
Planda Koşuyolu Caddesi olarak gösterilen cadde, bugün Koşuyolu Caddesi’nin devamı olan İbrahim Ağa Caddesi’dir ve Koşuyolu'na bir yaya köprüsü ile bağlıdır. Planlı alan ile Koşuyolu Caddesi arasındaki boş görülen alanda İbrahim Ağa semti bulunmaktadır. Planın bakış yönü üst kenar doğu olmak üzere düzenlenmiştir. Paftanın sağında ya da kuzeyinde bulunan Cami Başı Sokağı ise bugün Lambacı Sokağı adını taşımaktadır. Planın ana aksı olarak gözüken cadde bugün mevcut değildir. Yerine, planlı alanın doğu sınırında Öğretmenler Sokak oluşmuş görünmektedir. Bugün planlı alanda, birkaç bitişik apartman bloğu dışında konut alanı bulunmamakta, depolama ve park alanları dışında 3 halı saha ve bir ilköğretim okulu bulunmaktadır.

Planlamada sıra evlerle eşit sayıda ayrık evlere yer verilmiştir. Sıra evlerin özellikle köşe tiplerde çeşitlendiği gözlenmektedir. Paftanın alt kenarında “Muallim Müh. Mimar İbrahim Süzer” imzası bulunmaktadır. Çalışmanın Arkan yönetiminde bir başka mimar tarafından yürütülmüş olduğu düşünülebilir. 


    

Resim 23: Emirganüstü İstinye Ucuz Evler 
Mahallesi Mevzi İmar Planı, 1954-1955 
[Uygulanmamış] © Gür Öymen, Şengül 
ve Murat Gür
“Emirganüstü-İstinye Ucuz Evler Sitesi” adıyla tanımlanan plan bir ön etüd niteliğindedir. Sıra evler ağırlıklıdır.  Planda gösterilen alanın karakteristik topografyası kolayca tanınabilmektedir. Bölge İstinye bayırı ile Reşitpaşa arasında, İMKB Kampusu’nun hemen doğusundadır.



Alanın İstinye bayırına yakın olan kuzey bölümünde oluşmuş görünen çok katlı İETT Sitesi ve iki katlı Denizbank Sitesi planlı gelişmeler gibi görünmektedir. 
Resim 24: Emirganüstü İstinye Ucuz Evler Mahallesi 
alanının 1966 (solda) yılı uydu görüntüsü. © İBB
Resim 25: Emirganüstü İstinye Ucuz Evler Mahallesi 
alanının 2006 (sağda) yılı uydu görüntüsü. © İBB
Resim 26: Emirganüstü İstinye Ucuz Evler Mahallesi proje 
alanından Boğaz'a bakış. © Zafer Akay, 2009
r. 




























Arkan dönemi planı oluşturan ortamla kısmen ilişkilendirilebilir. Bu bölgeler özellikle doğuda deniz görüşüne sahipti















Planın ana fikrini oluşturan yay biçimli iki aks bugün orta kesimlerde aynen mevcuttur. Doğudaki Tuncay Artun Caddesi (eski Maslak Caddesi) adını taşımakta, İstinye bayırını Reşitpaşa Mezarlığı’na bağlamaktadır. Batıdaki ise Kongre Caddesi (eski Cengiz Topel Caddesi) adını taşıyan Reşitpaşa boyunca İTÜ Ayazağa Kampusu’na ulaşan bir akstır. Bugün bu iki aks arasında Doğanevler Caddesi ve iki yanında plansız bir gelişme oluşmuş görünmektedir. 1966 tarihli hava fotoğrafında kuzeydeki Denizbank Sitesi ve Doğanevler Caddesi üzerindeki gelişmeler alandaki en eski yapılaşmalar olarak izlenebilmektedir.

“Beyoğlu Darülaceze Konutları” adını taşıyan plan- çevre bilgileri açısından oldukça tanımsızdır.

Resim 27: Beyoğlu Darülaceze Konutları Mevzi İmar Planı, 1954-1955 
[Uygulanmamış] © Gür Öymen, Şengül ve Murat Gür

Bu alanın Talimhane ile Dolapdere Caddesi arasında kalan eğimli alan olma olasılığı üzerinde durmaktayız. 

Planın doğu ve güneydoğu sınırlarını tanımlayan yayların karakteristik geometrik özellikleri, bu sınırları Abdülhakhamit Caddesi ve Surp Agop Sıra Evleri’nin bitiminden Yedi Kuyular Caddesi’ne uzanan Duvardibi Sokak olarak tanımaya olanak vermektedir. Dolapdere Caddesi’nin konumu ve açısı uygundur. 1966 ve 1982 tarihli hava fotoğraflarında da görülebileceği gibi bugün Sazlıdere Caddesi adını taşıyan varyant henüz oluşmamıştır. Bugünkü Bedaş yapısı ve arkasındaki Nizamiye Caddesi de henüz oluşmamış olmalıdır.

Anlaşıldığına göre alan, bugünkü İnönü ve Kocatepe mahalleleri arasında kalmakta, ancak buralarda o günlerde bulunan konut dokusundan hiçbir iz taşımamaktadır. Bölgede halen bazı sanayi ve küçük sanayi kullanımlarının yer aldığı bilinmektedir. Planlama anlayışının, çevreden genişçe yeşil tamponlarla izole edilmiş, eğime paralel sıra evlerden ve ayrık düzen bahçeli evlerden oluşan, yeni bir konut dokusu araştırma arayışı olarak tanımlamak olasıdır.









“Florya Ucuz Evler Sitesi” adlı plan da bir başka uygulamaya dönüşmemiş öneridir. Planlama alanı Eski Londra Asfaltı ile Yeşilköy Caddesi keşişiminde, kavşağın güneydoğusunda yer almaktadır.

Resim 30: Florya Ucuz Evler Sitesi Mevzi İmar Planı, 
1954-1955 [Uygulanmamış] © Gür Öymen, Şengül ve Murat Gür

Resim 31: Alanın 2006 yılı hava fotoğrafı görünümü. © Ikonos
Atatürk Havalimanı pistlerinin hemen batısındadır. Havalimanı alanının genişletilebilmesi için, geniş bir kavis çizen D-100 Karayolu'nun Eski Londra Asfaltı'nın yerini almasıyla yol dokusunda belirgin bir değişiklik meydana gelmiştir. Aynı noktaya güneybatı yönünden yaklaşan Florya Caddesi kavşağa karakteristik bir geometri kazandırmaktadır. Alanın büyük kısmında bugün Polis Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Kalanı ise boştur. 1982 tarihli hava fotoğrafında alanın görüntüsü kapatılmıştır.





Florya Sitesi planlaması 1/2000 ölçekli olarak hazırlanmış olsa da oldukça detaylı bir çalışmadır. Ağırlığını çeşitli uzunluklarda sıra evler oluşturmakla birlikte, çoğunlukla güneydoğu-kuzeybatı yönlenmeli tasarlanmış ikiz evlere de yer verilmiştir. Bunların tek katlı oldukları belirtilmiştir. Bahçeli evler yanı sıra, Eski Londra Asfaltı ve merkez bölgelerinde, çok katlı oldukları düşünülebilecek çizgisel apartman bloklar da tasarlanmıştır. Yerleşim anayoldan geriye çekilmiş, arada bir tampon yeşil alan oluşturulmuştur.

Aynı yılların ürünü olan, bu kez mimarlık projeleri de Arkan tarafından gerçekleştirilen Zeytinburnu Ucuz Blok Apartmanları ise, adından da anlaşılabileceği gibi diğer projelerden oldukça farklıdır.

Resim 32: Zeytinburnu Ucuz Blok Apartmanları, yerleşme
 ve yakın çevresinin 1966 yılı uydu görüntüsü.  © İBB

Resim 33: Zeytinburnu Ucuz Blok Apartmanları, yerleşme
ve yakın çevresinin 2006 yılı uydu görüntüsü. © İBB, Ikonos


































Bu kez yerleşkenin çoğunluğunu çok katlı olmasa da apartman blokları oluşturmaktadır.



 Yerleşim düzeni de doğal olarak parsel mantığı yerine “vaziyet planı” anlayışındadır. Bloklar dar yaya yolları ile birbirine bağlanan avlular çevresinde örgütlenmektedirler. 


Bugün bu alanlar ağırlıklı olarak otopark işlevi görmektedirler. Yine de özel alanlar yaratan yerleşim planının bir aidiyet duygusu sağladığı gözlenebilmektedir. Bireysel onarım olanağı bulunmayan sitede yapılar ve bahçeler diğer bahçeli konut yerleşkelerine göre oldukça bakımsız olarak bugüne gelebilmişlerdir. Az sayıdaki bahçeli konutlar da bu açıdan farklı değillerdir.

Yapı kalitesinin yeterliliği de oldukça sorgulanabilir görünümdedir. Bahçeli sıra evlerden belki daha ekonomik olmayan toplu konut yaklaşımının, bugüne kalabilme ve değer kazanma açısından sıra evlere göre oldukça başarısız olduğu sonucuna varılabilir.

Zeytinburnu Ucuz Blok Apartmanları sadece mimari değil ama yer seçimi açısından da bir irdelemeyi gerekli kılmaktadır. Öncelikle uygulama için seçilen yer, projenin niteliği ile birlikte değerlendirildiğinde, dönemin koşulları içinde bir sosyal politika denemesi olarak ele alındığına dair önemli ipuçları da sunmaktadır. Uygulamanın gerçekleştirildiği 1950’li yıllarda Türkiye’nin önündeki en önemli toplumsal sorunlardan biri gecekondu ve gecekondulaşmadır. Zeytinburnu ise, özellikle 1950’li yıllarda Türkiye’de bir anlamda gecekondulaşmanın başkenti, gecekondulaşma dinamiklerinin en yoğun olduğu yerleşmelerden biridir. Öyle ki, ilk gecekondunun muhtemelen 1946’da inşa edildiği  Zeytinburnu, 1950’de İstanbul’daki en yüksek gecekondu sayısına sahip yerleşmedir. Bütünüyle gecekondulaşma sonucu, gecekondulardan oluşmuş Zeytinburnu, göçe bağlı hızlı nüfus artışıyla 1953’de Bakırköy’e bağlı bucak merkezi, 1957’de de ilçe olur. 1940’lı yıllardan itibaren gecekondulaşmaya karşı önlem arayışında olan siyasi iktidarlar, gecekondunun temelde bir konut sorunu olduğu tespitinden hareketle 1980’li yıllara kadar çoğunlukla ucuz sosyal konut üretimi temelli politikalar geliştirmeye çalışmışlardır. Zeytinburnu Ucuz Blok Apartmanları da bu çerçevede, gecekondulaşmanın yoğun yaşandığı bir yerleşmenin ortasında, oldukça stratejik bir yer seçim kararına bağlı olarak konumlandırılmış bir sosyal politika denemesi niteliği taşımaktadır. Bu tür ve benzeri uygulamalar dönemlerinin koşulları içinde, sonuçta gecekondulaşmayı önlemekte başarısız ve gecekonduya karşı ciddi bir seçenek oluşturamamış olsa da yoksul çevrelerde bile kamu eliyle iyi tasarımlanmış, nitelikli konut çevreleri yaratılabileceğinin örneklerini vermişlerdir. Bu konut çevrelerinin aradan geçen uzun süreye rağmen sakinleri tarafından benimsenmişliklerinin de aslında bir başarıya işaret ettiği düşünülebilir. Eğer, gerçekten bir “başarısızlık” söz konusu ise, bunun nedeni de herhalde, önemli ölçüde, çözümün karşısındaki sorunun devasa niceliksel cüssesine görece mütevazı boyutlarından kaynaklanmaktadır. 

Sonsöz

Cumhuriyetin konut sorununa yaklaşımında başlangıçtan itibaren kamunun belirli bir ağırlık ve inisiyatifi elde tutmuş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu durumun özellikle orta sınıf ve kamu çalışanı sabit gelirliler için ve sadece erken Cumhuriyet döneminde değil, günümüzde de geçerliğini koruduğunu, kamunun bugünkü toplu konut alanındaki örgütlenme ve iş yapma becerisine bakarak da anlamak olanaklıdır. Bir anlamda daha en başından itibaren Türkiye’de devlet orta sınıf ve sabit gelirli kamu çalışanlarının konut sorununu kendi sorumluluk ve etkinlik alanı olarak görmüş ve bu sorunun altından da hemen sadece kendisinin kalkabileceğine inanmıştır. İstanbul Belediyesi'nin 1950'lerdeki bu deneyimleri, kamunun, yoğunlukla belediyelerin arsa sağladığı koşullarda kooperatiflerin sağlıklı ve nitelikli konut üretebilme yeteneklerini ortaya çıkarmak anlamında dikkat çekmektedir.

Kamunun erken Cumhuriyet dönemi konut uygulamalarında tek ya da sıra ev tarzında olsun başlangıçtan itibaren bahçeli konut tipinden yana bir ağırlık ve tercih belirtmiş olduğu bilinmektedir. Zaman içinde oluşan toprak rantı, sabit gelirliler ve hatta orta sınıflar için bahçeli konut uygulamalarını giderek ekonomik açıdan erişilebilir ve maliyet açısından makul olmaktan çıkarmışsa da 1960’lı yıllara kadar kooperatifler ya da kamu eliyle yine bir dizi bahçeli konut projesinin hayata geçirilmiş olduğu görülecektir. Ancak burada ilginç olan noktalardan birisi, erken Cumhuriyet döneminde Türkiye’de çalışan Alman mimar ve plancılar tarafından toprak rantı ve iktisadi verimlilik açısından giderek artan şekilde eleştirilen, hatta tümüyle terk edilen bahçeli müstakil ev tarzı toplu konutların, özellikle sıra ev biçiminde, zamana ve rant baskısına karşı görece ne kadar iyi direnebilmiş oldukları ve zaman içinde kullanıcıları tarafından da ne ölçüde sevilip, benimsendikleridir. Bu konudaki bir son değerlendirme Arkan'ın bir anlamda mimari kimliğiyle bütünleşmiş ve kimi nitelikli örneklerini vermiş olduğu bahçeli, müstakil “ucuz ev” uygulamalarının Türkiye'nin konut tercihlerinde yeterince iyi anlaşılamamış ve yaygınlaşamamış olmasına karşın “doğru” ve kullanıcılarının “benimsediği” bir örnek olmayı başarabilmiş olduğudur. 


[1] Kılınçaslan, 1981, s.239.
[2] Kılınçaslan, 1981, s.240.
[3] Atay, 1969, ss.426-427.
[4] Sayar, 1946, s.150.
[5] Şenyapılı, 1985, s.77.
[6] Bu dönemde Türkiye'de bulunan Alman uzmanların ilginç katkıları, özellikle Martin Wagner'in radikal “bahçeşehir” eleştirileri ve Ernst Reuter'in belediye temelli modelleri için Çeviride Modern Olan'ın “Siedlung ve Kent” adlı bölümüne bakılabilir: Akcan, 2006, ss.263-293.
[7] Oelsner, 1946, ss.168-170.
[8] Şenyapılı, 1978, ss.56-57.
[9] Şenyapılı, 1985, s.141.
[10] Arkan, 1956. 


[11] Konu edilen bütün imar planları 2001 yılında Şengül Öymen Gür ve Mehmet Murat Gür tarafından yayımlanmıştır. Bu yayında belirtildiğine göre planlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Daire Başkanlığı'ndan sağlanmıştır. Gür, Gür, 2001, s.55. Bütün mevzi imar planlarının kapsadığı alanların güncel (2006-2008) uydu görüntüleri ve geçmiş dönem (1966 ve 1982) hava fotoğrafları için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Şehir Rehberi'nden yararlanılmıştır: http://sehirrehberi.ibb.gov.tr/map.aspx?&rw=203&cl=3ec

Kaynaklar

Arkan, S. 1956, Seyfi Arkan ve Eserleri: 1933-1956, Türk Himark Plan Yapı Müessesesi, İstanbul.
Atay, F.R. 1969, Çankaya, Doğan Kardeş, İstanbul.
Gezgin A.Ö. (ed.) 2003, Akademiye Tanıklık 2, Bağlam Yayınları, İstanbul, s.294.
Gür, Ş.Ö. ve M.M. Gür, 2001, “Cumhuriyet'in Mimarı Seyfi Arkan'ı Son Müridi Anlatıyor”, Yapı, sayı:238, ss.47-56.
Kılınçaslan, İ. 1981, İstanbul: Kentleşme Sürecinde Ekonomik ve Mekansal Yapı İlişkileri, İTÜ, İstanbul.
Oelsner, G. 1946, “Modern İskan Semti ve Şehircilik”, Arkitekt, sayı:7-8, ss.168-170.
Sayar, Z. 1946, “Mesken Davası”, Arkitekt, sayı:3-4, ss.49-51 ve sayı:7-8, ss.149-150.
Şenyapılı, T. 1978, Bütünleşmemiş Kentli Nüfus Sorunu, ODTÜ Yayınları, Ankara.
Şenyapılı, T. 1985, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi (1923-1960), Kent-Koop, Ankara.
Tanyeli, U. 1992, “Seyfi Arkan: Bir Direnme Öyküsü”, Arredamento Dekorasyon, sayı:35, ss. 88-94.
Yürekli, H. ve F. Yürekli, 2002, “Cumhuriyet'in Mimarı: Seyfi Arkan, Unutulmuş Bazı Yapıtları”, Arredamento Dekorasyon, sayı:2002/5, ss.98-105.


"Halk İçin Tasarlamak: Seyfi Arkan'ın Şehirciliği ve "Ucuz Konut" Projeleri", (M: Rıfat Akbulut ile birlikte) Modernist Açılımda Bir Öncü: Seyfi Arkan, (ed. Ali Cengizkan, Müge Cengizkan, Derin İnan) Mimarlar Odası, 2012. s. 231-248.