Zafer Akay
Sahte Tarihsellikler...
Topkapı sarayı görünümlü bir otelde
kalmak için gelen turistler neden deve görünümlü bir otobüsle getirilip götürülmez?
Başbakanlık yapısının Selçuklu mimarlığı tarzında olması istenirken neden törenlerde
Selçuklu tarzı miğferler giyilmiyor? Nedir bu mimarlığın talihsizliği? Neden
mimarlıktan tarihsellik beklemek bu kadar kolay?
Sanırız bu soruların yanıtını mimarlığın
kalıcılığında, yok olup gitmeyişinde aramak gerek. Ama öte yandan birçok
tarihsel yapının korunamayışını, pek de büyütülemeyecek rant artışlarına
kolayca feda edilmesini nasıl açıklamak gerek? Yapıları yıkarak "aslına
uygun" olarak yeniden yapmak neden bu kadar kolay? Oysa, koca bir yapıyı
yıkıp kopyasını yapmak, çekmeceleri doğru dürüst çalışmayan bir Biedermeier
şifonyeri, parçalayıp "aslına uygun" olarak yeniden yapmaktan, ya da
tozlanmış bir Osman Hamdi tablosunun çerçevesini koruyup içini "aslına
uygun" olarak "ilk günkü gibi" yeniden yaptırmaktan daha
anlamsız değil.
Mimarlık dünyasının, kolay yorumlayamadığımız
geçmişe öykünme isteğini kimi zaman doğal karşılamaya başlamışken, son yılların
yıkma histerisi karşısında dehşete düşmüş durumda olduğunu söylemek çok da
abartılı olmayacak.
Ama bütün bunlardan da öte, son
zamanlarda tarihsel sahteciliğin koruma adı altında gündeme gelmesi sorunun
oldukça öncekilerden daha ciddi bir boyuta ulaştığını düşündürüyor. Koruma
sorununu toplumun çok da paylaşmadığı ortada. Belki de mimarlar olarak sorunlarımızı
topluma daha iyi anlatabilmemiz, daha çok paylaşmamız gerekiyor.
Adını Taksim
Topçu Kışlası'nın karşısında yer alan askeri "talim" yerinden alan
Talimhane Cumhuriyet dönemi planlamalarının öncesindeki parçacı bir anlayışın
ürünü olarak oluşmuş bir bölge. Meşrutiyet döneminde yapılan "beaux-arts"
planlaması 20'lerin sonuna kadar uygulama şansı bulamamış, Talimhane bölgesi, 30'lardan
başlayarak, cumhuriyet döneminin Ayaspaşa ve Nişantaşı'ndan sonra en önemli
prestij konut alanlarından biri olarak oluşmuş. Döneminin özelliği olarak,
"art-deco" ve "kübik" tarzların en karakteristik
örneklerine rastlanan bir bölge. Cumhuriyet caddesi üstünde Nihat Vedat Bey'in
tasarımı olan Pertev Apartmanı, Sedat
Eldem'in ilk yapıtlarından Ceylan Apartmanı, Lamartin caddesinde Arif Hikmet
Koyunoğlu'nun Deniz Kızı Eftalya
(Billur) Apartmanı yanı sıra, mimarlarının isimlerini bilmediğimiz, ancak yapım
öyküleri olan Öner Palas, Çelik Palas, Papadopoulos tarafından yaptırılan Taş
Apartmanı, Fazilet Apartmanı ve daha birçokları sayılabilir. Bu yapılar
arasında Arkitekt'te yayınlanmayan birçok müteahhit ve mühendis-mimar'ın yapıtlarının
bulunduğunu tahmin etmek zor değil. Rusya'dan ithal edilmiş salon parkeleri,
Viyana'da imal edilmiş asansör kabinleriyle, dönemin rum ve ermeni kalfalarının
ürünü gösterişli mermer ve pirinç detaylı giriş holleriyle İstanbul'un bir
başka bölgesinde rastlanmayan, "art deco" tarzının benzersiz
örnekleri bu bölgede yıllarca ihmal edilmiş olarak beklediler. 60'lardan sonra
doktor muayenehaneleri ve pastaneler yerlerini oto yedek parçacılarına bırakırken,
bu bölgede yaşamayı sürdürmeye çalışan sanatçılar, uzmanlar, Talimhane dostları
da giderek azaldılar.*
Seyfi Arkan'ın Ayhan Apartmanı |
Ayhan Apartmanı yerindeki imitasyon |
1990'larda
bölgenin kaderini etkileyen önemli bir karar verilerek bölge Turizm gelişme
alanı olarak tanımlandığında ve ilave kat izinleri verildiğinde, bölgenin
"Sit Alanı" oluşundan dolayı bu yapıların yıkılmayacağı düşünülüyor,
bölgenin bir "kültür merkezi" olarak yaşatılması hayal ediliyordu.
Turizmin ne kadar vahşi bir endüstri olduğunun fark edilmesinin önemli
aşamalarından birisi Seyfi Arkan'ın Ayhan Apartmanı'nın öyküsü olsa gerek.
Dışavurumcu öğeler taşıdığı düşünülen bu çok özel yapının yerinde bugün
"aslına uygun" olmak kaydıyla dört kat eklenmiş bir "imitasyon
mimarlık" ürünü bulunuyor. Belki "art-deco" yapılar için belli
bir duyarlılık taşıyan toplumun, "modern mimarlık" ürünleri için bir
kaygı duymak şöyle dursun, arkasından teneke çalacağını söylemek abartı
olmayacak. Bölge 10 yılda çok sayıda yapının yıkımına sahne oldu ve yıkımlar
sürüyor. Tehdit altındaki yapılar arasında bir başka Seyfi Arkan tasarımı olan
Uşaklıgil Apartmanı da bulunuyor.
Peki bu yıkılan modern mimarlık ürünlerinin yerine yapılan yapıları nasıl tanımlamalı? İçinde bulundukları kentsel ortam bir tür çağdaş mimarlık ortamı olduğuna göre bu yapılar hangi tarihlere öykünüyorlar? Hangi tarzı canlandırma arayışındalar? Kendinden menkul "eski eserleştirme" ürünleri olarak herhangi bir tarzın kopyaları sayılabilir mi? Aralarında klasik ile modern arasında denge arayan "demi-klasik" arayışlara yer bulunuyor mu? Yoksa yalnızca, "turistik eşyalar" gibi, kalp ve "imitasyon" ürünler mi bunlar?
* Dönemin yapı öyküleri ve bölgenin sakinlerine ilişkin detaylı bilgiler için: Hakkı Sabancalı, "Talimhane, bir Semtin Mimari Dokusu ve Büyük Ölçüde Kaybolmuş İnsanları", Yaşamasanatı 14, Aralık 1996, s. 22-25, 32-35.
http://www.mimarist.org/yayinlar/mimar-ist/2507-mimar-ist-bahar-2012.html
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok sayıda niteliksiz mimarın üretildiği ülkemizde, sermayenin de niteliksiz kesimlerin eline geçmesiyle birlikte sermaye sahiplerinin kentlerimizin veya kırsal-turistik vb alanlarımızda paralarının ve haksız elde ettikleri teşviklerin doymazlığıyla proje üreterek ve bunları da imzacı mimar olmayı kabullenmiş ünlü(!) veya sıradan üç kuruş uğruna mimarlık değerlerini kavrayamamış veya içselleştirememiş mimar diyemeyeceğim proje imzalayıcılar aracılığıyla yasallaştırarak mastürbasyon yapmalarının keyfi, gerçekten mimarlık yapmak isteyen mimarlarımızı zor duruma düşürdüğü gibi çevremizin yozlaşmasını da beraberinde getiriyor. Her kentimizde bu yoz kültürü yaygınlaştıran sermaye-imzacı örneklerini görebilirsiniz, bkz. İstanbul Zorlu-Arolat, İzmir İto Demirtaş-ücretli mimarları, Ankara CB-Birkiye vb.
YanıtlaSilJSM Hub® Casino | Jeopardy - JTMH Hub
YanıtlaSilJSM Hub presents an expert 통영 출장샵 look at the Jeopardy slot 계룡 출장마사지 game. Click here to play in our 구리 출장안마 full 여주 출장안마 video format for the chance to win a 당진 출장샵 prize and the best prizes.