Zafer Akay
Atatürk yapının kuzey yönde, çiftliğin ilk yapılarına bakan terasında. |
Mimarlık tartışmaları açısından oldukça renkli olan bu dönem, Atatürk ile mimarlar arasında geçen ilginç olaylarla hatırlanıyor. Bunlardan birisine de Egli'nin anılarının ilk sayfalarında rastlıyoruz. Egli Ankara'ya gelir gelmez, kendisini garda nezaketle karşılayanlardan Evkaf başmimarı Kemalettin beyin süslemeleri azaltılmış ama kemerli bir tasarımı olan Gazi Muallim Mektebi şantiyesine çağrılıyor ve Atatürk tarafından kendisine tasarımın modern sayılıp sayılamayacağı soruluyor. Egli konuyu olumlu bir yaklaşımla verdiği kaçamak yanıtlarla geçiştiremeyince, projenin modern sayılamayacağını kabul ediyor. Kemalettin bey yan odada gözyaşı dökerken, Egli de projeyi yeniden ele almayı kabul etmek zorunda kalıyor. Eğitim bakanı Necati beyin de katkısıyla kriz zaman içinde Kemalettin beyin tasarımına fazla müdahale edilmeden çözülüyor. Ancak, modern mimarlığa uyum sağlama gayretinde olan tek "Milli Mimari" ustası Kemalettin bey aynı yıl, onun için bir başka üzücü konu olan Ankara Palas şantiyesinde beyin kanaması sonucu vefat ediyor.
Geniş kemerli revaklarıyla Egli'nin diğer yapılarından farklılık gösteren Marmara Köşkü kuşkusuz modern mimarlık mirası açısından önemli bir kayıp sayılmalı. |
Egli, Marmara Köşkü'nden sonra, 1930'lar boyunca, Jansen planlarında da detaylı olarak ele alınan çiftlikte, başta Bira Fabrikası ve modernist işçi lojmanları olmak üzere birçok yapı inşa etti. Atatürk'ün ölümünü izleyen yıllarda, tarımdaki modernleşme kente göçe yol açarken, cumhuriyetin tarım ütopyası da gündemden düşmüş görünüyor. Zaman, AOÇ'nin oluşumundaki kurak Anadolu topraklarının çalışmayla yeşertilmesi fikrinin de oldukça ütopik olduğunu göstermiş görünüyor. Rumeli'den gelenlere oldukça şaşırtıcı görünen bozkırın çoraklığının nedeni, taassup veya kadercilik değildi elbette. Sulama ya da yağış olmadıkça, modernleşmenin tarıma mucizevi bir katkısı olmuyordu. Ancak boz tepeler ağaçlandırıldı ve 1940'larda Hayvanat Bahçesi'nin eklenmesiyle Ankaralılar için çekici bir eğlence alanı oluştu.
1950'lere gelindiğinde ağaçlandırılmış tepeler arasında işlevsiz kalmış yapılar birilerinin dikkatini çekmeye başlamış olmalı. Marmara Köşkü de bu dönemde halka kapatılıp resmi kullanıma ayrılmış. Bu sırada kuzey yönüne, eğime doğru 3 katlı bir blok eklenmesi, revakların yeniden düzenlenmesi gibi nedeni pek anlaşılmayan birçok değişiklik yapılmış. Atatürk'ün çeşitli etkinliklerle halkla buluştuğu havuzlu bahçe de ortadan kaldırılmış. Yapının 12 Eylül sonrasında generallerin toplantı mekanı olarak ve MİT tarafından kullanıldığı biliniyor.
Güney yönde içinde Marmara Denizi biçimli bir havuz bulunan halka açık park. |
Köşkün yıkımının tespit edilmesinin de 007'ye taş çıkartacak, kendine özgü bir öyküsü var. Dağ taş demeden Ankara'yı belgeleyen Ahmet Soyak'ın teleobjektifle çektiği görüntüler Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin Kent İzleme Merkezi'nde değerlendiriliyor. Sonuç: Marmara Köşkü sırra kadem basmış. AOÇ'deki yeni yapılaşmaların yarattığı tehditlere karşı uzun zamandır hukuk mücadelesi vermekte olan Mimarlar Odası Ankara Şubesi başkanı Tezcan Candan, "bu mekanlar üzerinden yürütülen yok etme ve tahrip etme sürecinin Cumhuriyet rejimiyle bir hesaplaşma olduğunu" öne sürüyor. Şu anda "yavrusaray" olarak adlandırılan ek saray yapılarıyla ve yeni yapılan tenis kortlarıyla çevrelenmiş durumda olan yapının yıkımının sorgulanacak birçok yanı var. Öncelikle yapının yabancı konukları misafir etme amacıyla Cumhurbaşkanlığı kiralama alanına dahil edilmesi ve statik olarak "riskli" bulunması tartışılmakta olan başlıca konular. Ülke genelinde kötüye kullanıma açık olan, dolayısıyla inşaat mühendisliği açısından oldukça ciddi etik sorgulamalara neden olan "riskli" genel tanımı yerine "risklilik derecesi" kavramının geçmesi konuyu bilimselleştirebilir mi? Bir biçimde yeniden yapılacak olsa yapının hangi halinin yeniden yapılacağı da önemli bir soru. Yıkarak yeniden yapma alışkanlığı, mimarlık dünyasının temel aldığı "koruma" anlayışına zaten ters düşmekte. Yapının yeniden yapılması, uzun yıllardır toplumun erişimine kapatılmış bu kendine özgü yapının kaybedilmesini asla haklı çıkarmayacaktır.
Yazı düzenlenmiş biçimiyle Cumhuriyet Sokak sayfasında yayınlanmıştı. "Bir Marmara Köşkü Vardı", Cumhuriyet 29.05.2016, s.20.
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10208132095072551&set=pcb.10208132117233105&type=3&theater
marmara oteli, çiftlik lokantası, havagazı fabrikası da yazmanı bekliyor.
YanıtlaSil